9 Haziran 2009 Salı

Burkuldum.

Ceza sahasına girerken kaybedilen top yüzünden kontra atağa maruz kalmıştık. Dakikalar 57’i gösterirken artık sonumuzu hazırladığımıza inanmak istemiyorduk. Düşünemiyorduk, mantığımızı kaybetmek üzereydik, evet belki gençtik ama istekliydik. Rakip takımın tabiri caizse “piç” oyuncusunu tutmak bana düşmüştü, bu adam kimseye pas vermeyen türden bir insandır ve genellikle sevilmez bu adamlar, sivilcelidir, tırtır ama tribünlerin desteğini de her zaman bu adam alır. Artık sadece iyi, kötü ve çirkin’deki gibi 3 kişiydik, kaleci, ben ve çirkin.Adeta Barcelona’ya karşı oynayan Getafe defansı gibiydim, Ümit Ozat gibiydim. Belki ümittim , belki Özat ama topu kazanmalıydım. Koşmaya başladım, Ussain Bolt gibi, Veli Efendi'de yarışan Afgan asıllı Crazy Boy tayı gibi. Aramızda son 2 metre kalmıştı evet, evet kaymalıydım topa. Topa kaymalıydım ve kaydım kayarken ayağımı ters basıp burkmuştum, üstelik üzerime basılıp geçildikten sonra golünü de atmıştı çirkin. Hayat filmlerin aksine tersine işlemişti, iyi kaybetmişti. O gün anladım ki Ümit Ozat şevşenko’dan çalım yediğinde canı çok acımıştı, belki ayağı kırılmamıştı peki ama gururu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder