10 Haziran 2009 Çarşamba

Hoca olmak.

Dün fark ettim ki aslında ben fark etmedim, çok değerli hocamız uyardı, oğlum niye kısa kısa yazıyorsun, uzun yazsana şunları diye. Evet, post it notu gibi yazıyormuşum, sanki kapıcı için her sabah yazdığım 2 ekmek 1 süt ya da buzdolabının üzerinde ki “Caner dolapta karnıyarık var ye onu” gibiymiş yazılarım. Ama bilmiyorsunuz ki ben karnıyarık için henüz hazır değilim. Hayır, efendim yemek seçmem, yemeği seçemediğim için genelde de yemem, mutluyum ben pudingimle. Gün gelir bu perhiz saçmalıkları son bulur o zaman karnıyarığımı oturur uzun uzun yerim. Bak bunu da beğenmedim şimdi. Ben gidim yumurta kırım sabah oldu. Yemek tarifi gibi yazı oldu yalnız, kendimi Bolu’lu Ümit Usta gibi hissettirdi bu kadar yemekten bahsetmek. Gerçi yemek de yapamam ben, Uğur Dündar’la Arena programındaki kendi dükkânında sattığı ürünü yemeyen esnaf gibiyim, yesem zehirlenirim, 1 yılda 4 kere zehirlenen biri olarak ister istemez insan seçici oluyor, oradansa yiyim, buradansa yemiyim, kendimdense kaçayım, arkama bakmayayım. Güzel yemekler yapan insanlara ne kadar özeniyorum, onlar büyük sanatçılar, mesela valide günde 16 saat dizi seyredebilse de, büyük sanatçıdır gözümde yemekleri bambaşkadır, tamam, daha fazla ailevi sorunlara girmeden yazıyı bitirme amacındayım. Bu arada teşekkürler Hocam diyip, kontes’e de selam ettikten sonra pizza siparişi vermek üzere telefona doğru aç olmanın vermiş olduğu haklı gururla gidiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder